Saturday, April 10, 2010

Allah ın adıyla sayfa açtı ve...

Birleşik Arap Emirlikleri’nin başkenti Abu Dabi’de bir Facebook kullanıcısı, ‘Allah’ adıyla Facebook profili açtığı için internet kullanmaktan men edildi. Sayfa başlığı olarak ‘Allah ve peygamberleri’ ismini kullanan şahıs yoğun tepkiler alıyordu.
Çoğunluk tarafından İslam’a saldırı olarak algılanan ve büyük tepki toplayan sayfa, şikayetler üzerine BAE Telekomünikasyon Düzenleme Dairesi tarafından kaldırtıldı. Tüm servis sağlayıcılara verilen talimatla da şahsın ülkede bir daha asla internete bağlanmaması sağlandı.
İngiliz The Telegraph gazetesinin haberine göre Arapça profil sayfasını ’Allah’ adını kullanarak açan şahıs, sayfada ‘kendinden başka kimseye inanmadığını’ belirtiyor ve Kuran’dan ayetlerin de bunu ispatladığını iddia ediyordu.
İsmi açıklanmayan şahıs, kısa sürede büyük çoğunluğu eleştiri ve hakaret yazan 600 bin kişi tarafından izlenir hale geldi. Sayfada kendisine sorulan soruları ‘Allah’ın ağzından’ yanıtlıyan şahıs dini tavsiyelerde bulunuyordu.
Ancak bardağı taşıran damla, çoğu zaman Kuran’da olmayan ayetler de uyduran şahsın ‘yakında yeni bir kitap yazacağı’ mesajını sayfasında yayımlaması oldu. Harekete geçen BAE yetkililerinin şahsı tamamen internetten men etti.
Karar ülkedeki Müslümanlarca onaylanırken, Sınır Tanımayan Gazeteciler’ce eleştirildi. Örgüt, sayfa kapatma kararına direnmediği için Facebook’u, şahsı internetten men ederek kişisel özgürlükleri kısıtladığı için de BAE yetkililerini kınadı.
Allah’ın adıyla sayfa açtı ve...

Prens William evleniyor

LONDRA - Kraliyet ailesine yakınlığıyla tanınan ve daha önce 1997 yılında Trafik kazasında hayatını kaybeden Prenses Diana ile ilgili bir kitap da yazan Tina Brown, internetteki kişisel bloğunda Prens William'la ilgili iddialarını dile getirdi.
Brown, Prens William ile, üniversitedeyken tanıştığı ve 7 yıldır beraber olduğu 28 yaşındaki kız arkadaşı Kate Middleton'ın Haziran ayında nişanlanacaklarını, Kasım ayında da evleneceklerini yazdı. Brown, düğünün İngiltere'de 6 Mayıstaki genel seçimin ardından yapılabileceğini belirtti.
Prens William evleniyor

Bu öyküler ne yazık ki gerçektir...

TRABZON - Acıların tüm sahiplerinden sadece insan olarak özür dilediğini kaydeden Trabzon Sosyal Hizmetler Müdürlüğünde görevli Sosyal Hizmet Uzmanı Gülizar Mollamehmetoğlu, ''Keşke bu olanları hiç yaşamasalardı. Bu acılardan geçerken ellerinden tutup rehberlik etmeme izin verdikleri için onlara teşekkür ediyorum'' diye konuştu.
Kitap yayımlandıktan sonra büyük ilgi gördüğünü belirten Mollamehmetoğlu, kitapla ilgili maddi hiçbir kazancının olmadığını, gelirin Yetiştirme Çağındaki Çocukları Koruma Derneği Trabzon Şubesine verileceğini ifade ederek, ''Kitap ilk çıktıktan sonra bine yakını hemen satıldı. kitap ile ağlayan çocukların, terk edilmiş insanların birileri tarafından fark edilmesini istiyorum'' dedi. KURGU DEĞİL HAYATTANYaşanmış olayların hüzünlendiren öykülerine tanıklık eden kitapta, babası ve kardeşi tarafından sürekli dövülen ve 17 yaşında evlenen, evlendikten sonra da kocası ve kayınvalidesi tarafından dövülmeye devam eden anne ve 2.5 yaşındaki çocuğun hikayesinden kısa bir bölüm şöyle anlatılıyor:
''Odamdan içeri giren 2,5 yaşında, soğuktan kızarmış elleri olan bir çocuktu. Annesinin gölgesinde çaresizdi. Çocuğunun girdiğini gören anne zaman kaybetmek istemeden bütün sabırsızlığıyla artık kapı ağzına gelmiş acısını çıkartmak için derin bir nefes aldı. 'Dün gece terminalde kaldık oğlumla. Bu sabah polisler buraya gelmemizi söyledi. Kalacak yerimiz yok gidecek yerimiz de.' Çok tanıdık cümleydi bu. Yüzüne baktığımda gördüm ki gencecik yüzü acıdan ve kederden kolları kesik izleriyle doluydu. Belli ki bu dünyada duracak hali de yoktu.
'Babamın içki parası, ağabeyimin harçlığını kazanmama rağmen ben ve oğlum kocaman eve sığamadık. Oğlumu dövmeye başladılar artık dayanamadım. O ara biriyle tanıştım. Bir şantiyede ustabaşıymış. 'Gelin benimle, evlenelim' dedi, 'yok' diyemedim. İki ay nikah istedim, tokat attı. Sonra öğrendim ki evliymiş. Dağ başında bir şantiyede en mutlu zamanlarımızdı oğlumla bağlama çaldığım saatler. Beni dövmesine ses çıkarmadım, ama oğluma tokat attı. Kuzum nasıl da ağladı. 'Sakın oğluma dokunma seni öldürürüm' dedim. O da kalktı oğluma bir daha vurdu. Sustum. Ben onu öldürürdüm ama beni tutuklu ettikleri yerde kuzum yaşamasın istedim. Sonra yıllardır sakladığım 57 liramı alıp yola çıktım. Trabzon'a ulaştığımızda paramız bitmişti." ''SİLAHIMI AL ABLA'' İl dışında çalışırken, habersiz eve gelen ve eşinin cep telefonunda başkasına ait mesajlar gören iki çocuk sahibi babanın hikayesinden ise bir bölüm de şöyle:
''İçeri girdi. 'Derdimi bırakacak kapı arıyorum, kapı burası mı' dedi. 'Sen derdini söyle, kapı burası değilse bile en azından doğru kapıyı gösteririm' dedim. Sustu. Gözlerini gözlerime dikti. Hınçla baktı. Yalnız görüşmemizi istedi. Görüşme odasına çıktık. Masanın üzerine bir silah bıraktı. 'Çocuklarımı emanet edeceğim yeri arıyorum abla, karımı öldüreceğim' dedi. 'Doğru yerdesin' dedim. Bu kadar iyi babaları varken bu programı tek başıma yapmamın yanlış olacağını ifade ettim. Gözleri doldu. Ağlamak istemediği ısırıp ısırıp bir türlü kanatamadığı dudaklarından belliydi. Canlarını emanet etmek isteyip, can almak isteyen bir babaya bakıyordu gözlerim.
'Para kazanmak için sık sık gurbete çıkardım. İki ve bir yaşlarında iki tane çocuğum var. Çocuklarım doğduktan sonra daha çok çalıştım. Sonra bir akşam sürpriz yapmak için çalıştığım il dışından eve erken döndüm. Eşim banyodaydı. Şeytan dürttü, eşimin cep telefonunu karıştırdım. Başka birinden gelen mesajları gördüm. Banyodan çıkan eşim yüzüme baktığında elimdeki telefonu görüp koşarak kaçmaya başladı. Peşinden gidecektim, küçük oğlumun ağlamasını duydum. Divanın kenarından düşmek üzereydi. Koştum yakaladım oğlumu. Ne var ki onu beşiğini koyduğumda eşim kaçmıştı' dedi.
Karşımda duran onuru yaralı, babalığı koşulların inisiyatifinde olmayan fakat gerçekten iyi bir babaydı. Koparıp atılmış bir yanı için çıldırıyordu. Onu, karnının zayıf olduğunu gördüğüm yerinden yakaladım, babalığından.
Altı ay sonra odamda otururken kapı açıldı. İçeri girdi. Çocukları iyiydi ve babaları başlarındaydı. Aldatılan, aldatandan hep daha fazla utanmıştır.''
''TORUNUMU DEVLETE BIRAKMAK İSTİYORUM''Oğlu ve gelini Trafik kazasında ölen ve 10 yaşındaki kız torunu ile tek başına yaşayan yaşlı bir dedenin hikayesi de şu satılarla anlatılıyor:
''Merkezden ayrılıp dağ köylerinden birine çıktık. Bu köy oldukça uzak ve yüksekti. Sanki terk edilmişti. Evi uzaktan görüp bacasından çıkan dumanı fark ettiğimde birazcık rahatladım. Bu bile işaretti içerde yaşamın sürdüğüne, ısınıldığına, yemek yapıldığına. Eve girdiğimde hissetiğim sıcaklık ve hüzündü. Yaşlı bir adam sobanın yanındaki divanda uzanmaktaydı. Omuzları çökmüş upuzun beyaz sakallı bu adam toparlanıp kalkmaya çalıştı.
'Oğlum 5 yıl önce karısıyla beraber Zonguldak'ta geçirdikleri trafik kazasında öldü. Ondan geri bir torunum kaldı. Önceleri çok kızdım, neden benden önce benim tek oğlumu aldı diye. Karım sağken birlikte dayandık acıyla, torunuma ikimiz baktık. Ama iki sene önce karım da öldü. Torunum şimdi on yaşında. Yeni taze fidan gibi öksüzüm, ben kururken. İyi geliyor bana. Ama hastalığım çok ilerledi. Korkuyorum. Eve gelmezse düşüp arayamaz bu ayaklar. Aç kalsa toprağı kazıp çıkarmaz bu eller'' dedi ağladı.
'Torunumu kimseye emanet edemem. Devletime emanet etmek istiyorum. Kimseye bırakamam torunumu' diyerek devam etti cümlelerine. TEK BAŞINA BIRAKILAN YAŞLI KADINKocası ölen, çocuğu olmayan ve akrabaları tarafından da terk edilen bir kadının hikayesinden bazı bölümler şu şekilde kitapta yer aldı:
''Polislerle birlikte geldi. 'Hayırlı işler kızım, kolay gelsin. Kusura bakmayın memurları da sizi de rahatsız ediyorum' dediğinde, içinde insan olan hiçbir konuda tümevarım olmadığına karar verdim.
'Kocam 7 sene önce öldü. Çok yalvardım, çok uğraştım, çok istedim ama olmadı çocuğum. Akrabaları bakmaya başladı beni. Zamanla kaldığım evlerde kavgalar çıkmaya başladı. Zaman içinde kaldığım evlerdeki odadaki yatağım koridorlara taşınmaya başladı bahanelerle. Son kaldığım evden de gönderildim. Bir akşam yeğenim, 'Seni terminale götürüyorum' dedi. 'Kim karşılayacak beni' dedim. 'Ben arayacağım akrabaları' dedi. Trabzon'a geldim. Saatlerce bekledim kimse gelmedi.'
Ne kadar kolaydır bir otobüse koca bir hayatı sıkıştırıp başından savmak. Ellerinden bastonları alındığında düşmezler, ihtiyarların dayanağı bastonlar değil, sırtlarını yasladıkları Canlı duvarlar ve yalnızlıklarında kendilerine yankılanan insan sesleridir. Yanlış biliriz, ihtiyarlar el öptürmeyi beklemezler bayramlarda, el vermek isterler aslında kendilerinden arda kalanlara.'' ''ESKİ BİR KÖMÜRLÜK ODAYA"Hasta annesiyle kalan ve babası kendilerini terk eden bir çocuğun hikayesi de şöyle öykülendiriliyor:
''İsmi Mert'ti. O daracık köhne evlere dolu buram buram kızgın yağ, is, kanalizasyon hepsinin toplamı yoksulluk kokan sokakta arkadaşları çağırdı onu resmi aracın yanına. Bu onu ilk görüşümdü ve hep unutmayışım olacaktı. O aracın önünde yürüyerek götürdü beni kendisinin evim dediği, hayatın yuva olarak verdiği, eski bir kömürlük odaya. İçeride eski bir kilim, minder ve soba vardı. Ama bunların varlığı da hemen algılanmıyordu. O karanlık içinde ilk görülen, zayıf, hastalığın etkisiyle cildi kararmış, güçlükle ayakta duran gözleri ürkek kadındı.
Durdu ve bütün gücünü toplayıp kendi kırılgan haline tezat keskin bir sesle:
'Ben oğlumu vermem, niye geldiniz' dedi ve ''Oğlum olduğunda ilk defa benim bir şeyim oldu. Hep başkalarının eşyalarını giydim. Kocam bile benim olmadı'' diye devam etti.
Kocası hastalığı ilerlediği zaman onları terk etmiş, 4 yıldır kocası hiç arayıp sormuyormuş.
'Bu öyküler ne yazık ki gerçektir...'

98 bin eserlik Anadolu hafızası

KONYA - Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi Müdürü Bekir Şahin, Burdur'da eski eserlerin bulunduğu kütüphanenin sel felaketinden etkilenmesinin ardından Türkiye'de bulunan korumasız ve bakımsız yazma eserlerin toplanması amacıyla 1984 yılında Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi'nin kurulduğunu belirtti.
Şahin, el yazması eserlerin korunduğu 4 adet özel çelik kasa, matbu eserlerin yer aldığı 4 adet depo, 1 CD arşiv odası ve diğer çalışma odaları ile birlikte kütüphanenin toplam 723 metrekarelik kullanım alanı olduğnu bildirdi.
Kütüphaneye bağış ve devirlerin özellikle 2002 yılında hızlandığını ifade eden Şahin, şunları kaydetti:
"Kütüphane, Anadolu'nun en kapsamlı koleksiyonlarını bünyesinde bulundurmaktadır. Sadreddin Konevi, İbn-i Arabi ve Mevlana gibi büyük alimlere ait matbu, el yazması ya da Dijital ortama aktarılmış eserler dikkat çekiyor. Halen kütüphanemizde 17 bin 989 el yazması, 40 bin adet el yazma eserin dijital kopyası ve 80 bin 641 nadir matbu eser olmak üzere toplam 138 bin 630 adet eser bulunmaktadır. Burası Anadolu'nun hafızası durumunda. Anadolu'nun dört bir yanından 71 kütüphanenin kitapları devir yoluyla buraya geldi. Burada bin yıldan eski kitaplar var. Konya'nın, Selçuklu'nun başkenti olması ve dönemin en önemli kütüphanelerinin burada bulunması, kütüphanemizin değerini ve ağırlığını da arttırıyor."

Yurt içi ve dışından farklı kurumlarla anlaşmalar yapılıp, protokoller imzalayarak el yazma eserlerin dijital kopyalarının değişimlerini yaptıklarını anlatan Şahin, bu sayede kütüphanedeki eser sayısının her geçen gün daha da arttığını kaydetti.
Bekir Şahin, Hacı Bektaş-ı Veli, Sadrettin Konevi, İbn-i Arabi ve Mevlana gibi önemli düşünce insanlarıyla ve alimlerle alakalı tüm kitapları kütü phanede toplamaya çalıştıklarını belirterek, "Tıp tarihiyle ilgili ayrı bir bölüm oluşturuldu. Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi, Dünyanın tıp tarihiyle ilgili en çok kitabı bulunan kütüphanesidir. Çünkü tıp tarihiyle ilgilenen birçok şahsiyetin kitap koleksiyonları burada" diye konuştu.
Kütüphanede bakım ve onarım için restorasyon merkezi oluşturduklarını dile getiren Şahin, özel makinelerle el yazma eserlerin restorasyonunu yaptıklarını anlatarak, kütüphaneye Orta Doğu, Balkanlar ve Avrupa'daki ülkelerden her yıl yüzlerce akademisyen ve araştırmacının geldiğini bildirdi.
98 bin eserlik 'Anadolu hafızası'

İzmir Kitap Fuarı 15 yaşında

İZMİR - TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. ve Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile 17-25 Nisan 2010 tarihleri arasında düzenlenecek 15. İzmir kitap Fuarı'nda konferans, söyleşi, panel, Şiir dinletisi gibi 130 kültür etkinliğinde ve imza günlerinde yüzlerce yazar okurlarıyla buluşacak.
Yüksel Pazarkaya: 50. Sanat Yılı Bu sene 50. sanat yılını kutlayan Şair, çevirmen, dil bilimci Yüksel Pazarkaya 15. İzmir Kitap Fuarı’nın onur konuğu olarak fuar kapsamında düzenlenecek etkinliklerde yer alacak.
Okur ve Yazar Buluşmaları Dokuz gün süresince yüzlerce yazar okurlarıyla buluşma fırsatı yakalayacak. Bu kapsamda Yüksel Pazarkaya, Füruzan, Tahsin Yücel, Doğan Hızlan, Gülten Dayıoğlu, Turgut Özakman, Oya Baydar, Ahmet Telli, İnci Aral, Enver Ercan, Tuğrul Keskin, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Mavisel Yener, Ayla Kutlu, Muzaffer İzgü, Muazzez İlmiye Çığ ve pek çok şair, yazar ve Bilim insanı İzmir Kitap Fuarı’nda etkinlik ve imza günlerinde yer alacak.
TÜYAP Çocuk Kulübü-23 Nisan Çocuk ŞenliğiTÜYAP Çocuk Kulübü bünyesinde bu sene de 23 Nisan Çocuk Şenliği çeşitli etkinliklerle kutlanacaktır. Söyleşi, okuma saati, atölye çalışmaları ve gösteriler gibi 20’ye yakın kültür ve Edebiyat etkinliğinin yer alacağı Program 20- 21 ve 22 Nisan tarihleri arasında düzenlenecek.
Fuar’ın Sergileri 15. İzmir Kitap Fuarı etkinliklerin yanı sıra önemli sergilere ev sahipliği yapıyor. “Yazarları da Çizerler” Kemal Buluş’un çizimlerinden yazar portrelerinden oluşan bir Karikatür sergisi. Buluş, çizdiklerinin izleyici tarafından kendi bakış açısıyla görülmesini sağlıyor. Sergide öncelikli olarak resimlenen insanlar; kalemi ve hayat hikâyesi ile toplumsal mücadeleye yön veren emekçileri ele alıyor.
Birzamanlar Yayıncılık ve Punto Yayınları’nın çok sayıda fotoğrafçının katkısıyla hazırladığı “Türkiye’nin Siyahları” sergisi, Osmanlı döneminde köle olarak Afrika’dan Türkiye’ye getirilenleri ve bunların günümüzde yaşayan torunlarını görünür hale getirmeyi amaçlıyor.
“Anadolu’da Yolculuk” sergisi Yolculuk dergisi görsel yönetmeni Faruk Akbaş’ın çektiği fotoğraflarla Anadolu’da köyleri, şehirleri, dağları, yaylaları ve buralarda sürüp giden birbirinden farklı, yaşamları, asırlardır devam eden gelenekleri, kaybolmaya yüz tutmuş zanaatları konu ediniyor.
İzmir Kitap Fuarı 15 yaşında

Üç öykü ustası İstanbul öykülerinde buluşuyor

İSTANBUL - ''Çünkü bizim de eşyayı gerçek büyüklükleri ile görüp görmediğimiz ayrı bir meseledir.'' (Haldun Taner, 'Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu')
Güncel Türk edebiyatının değerli isimlerinden Murat Gülsoy, Yekta Kopan ve Ayfer Tunç ile Salon’da Edebiyat günleri devam ediyor. Can Yayınları işbirliğiyle gerçekleştirilen 2010 Ubor Metenga Buluşmaları’nda üç öykü ustası, her ay farklı bir İstanbul öyküsünü çözümlüyor. Mart ayında, sıra Haldun Taner’in “Şişhane’ye Yağmur Yağıyordu” öyküsünde... Öykü, kurgusu, dili ve içeriğiyle yazarın en önemli yapıtları arasında sayılıyor.
MURAT GÜLSOY 1992-2002 yılları arasında arkadaşlarıyla Hayalet Gemi dergisini çıkaran Murat Gülsoy, 2000’den bu yana aynı ekiple elektronik yayınevi altkitap.com’u yürütüyor. 'Bu Kitabı Çalın' adlı kitabıyla 2000 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, 'Bu Filmin Kötü Adamı Benim' adlı romanıyla 2004 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı.
YEKTA KOPAN Hayalet Gemi dergisindeki çalışmalarıyla tanınan Yekta Kopan, ilk kitabı Fildişi Karası 2000 yılında yayımlandı. 2006 yılında İstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali bünyesinde Tiyatro DOT tarafından sahnelenen ve bir Bülent Erkmen projesi olan İki Kişilik Bir Oyun’un metnini yazdı. Aşk Mutfağından Yalnızlık Tarifleri ile 2002 yılı Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, Karbon Kopya ile Dünya kitap 2007 Yılın Telif Kitabı Ödülü’nü kazandı.
AYFER TUNÇÜni­ver­si­te yıllarında çe­şit­li ede­bi­yat ve kültür der­gi­le­ri­ne yazılar yaz­ma­ya baş­layan Ay­fer Tunç, 1989 yılında Cum­hu­ri­yet ga­ze­te­si­nin düzen­le­di­ği Yu­nus Na­di Öykü Ar­ma­ğanı’na katıldı, Saklı adlı yapıtıyla bi­rin­ci­lik ödü­lü aldı. 1999-2004 arasında Yapı Kre­di Yayınları’nda yayın yö­net­­me­ni ola­rak görev yapan Tunç, 2001’de yayımla­nan 'Bir Mâ­ni­niz Yok­sa An­nem­ler Si­ze Ge­le­cek' adlı yapıtı, 2003 yılında Ulus­la­ra­rası Bal­ka­ni­ka Ödülü’nü ka­zandı. Tunç’un 2003 yılında Sa­it Fa­ik’in öy­kü­le­rin­den ha­re­ket­le yazdığı Ha­va­da Bu­lut adlı se­nar­yo­su fil­me çe­kil­di ve TRT’de göste­ril­di.
Üç öykü ustası İstanbul öykülerinde buluşuyor

İndirimli kitaplar sanal fuarda

İSTANBUL - Türk Kütüphaneciler Derneği'nin bu yıl 46.'sını düzenlediği Kütüphane Haftası 29 Mart – 4 Nisan tarihleri arasında kutlanırken Türk Kütüphaneciler Derneği ve İdefix.com işbirliğiyle, onlarca yayınevinin katıldığı, kitapları okuyucularıyla büyük indirimlerle buluşturan bir Sanal Fuar düzenleniyor.
22 Mart – 20 Nisan arasındaki bir aylık süre boyunca kutuphanehaftasi.org web adresinden ulaşılabilecek fuarda NTV Yayınları'ndan, İnkılap Kitabevi'ne, Altın Kitaplar'dan, Yapı Kredi Yayınları, İş Bankası Kültür Yayınları ve Doğan kitap'a kadar birçok büyük yayınevi %40'a varan indirimleriyle yer alıyor.
İndirimli kitaplar sanal fuarda