WASHINGTON - ABD'deki seçkin üniversitelerde Türkiye'yi temsil eden, kitaplarıyla adını dünya çapında duyuran bilimadamı ve sanatçı Bülent Atalay, hayat hikayesini ve kitaplarıyla ilgili serüvenini, Frederiksburg'daki mütevazı, fakat her karesi sanatla iç içe olan evinde anlattı.
Hayranı olduğu Leonardo ile matematik ve sanatı bir araya getirdiği 6 yıllık çalışması "Matematik ve Mona Lisa"'nın ABD'de 20, Türkiye'de 4 kez basılması ve Japoncadan Portekizceye 12 dile çevrilmesinin ardından, bu günlerde "çocuğu gibi olan" son kitabı "Leonardo'nun Evreni"nin beğeniyle okunmasının keyfini yaşayan Atalay, önümüzdeki dönemlerde de diğer dahilerin gizli yönlerini okuyucularıyla paylaşacak.
BEETHOVEN 12'YLE 12'Yİ ÇARPAMAZDI, AMA...Kendisinden 3-4 yeni kitap daha istendiğini belirten Atalay, şimdi de tüm zamanların en önemli üç dahisi olan Beethoven, Newton ve Leonardo'yu tek kitapta birleştirmeye hazırlanıyor.
Bugüne kadar Nobel ödülü almış son derece zeki 22 Bilim adamı tanıdığını, ama tarihte sadece Leonardo, Michelangelo, Shakespeare, Beethoven ve Newton'un üstün dahiler olduğunu ifade eden Atalay, şunları söyledi:
"Leonardo, kendi kendine öğreniyor her şeyi. Eğitim almadığı için solaktı ve ters yazardı, ayna koymak lazım onun yazılarını okumak için. Yüzlerce yıl ileriyi görüyor ve bütün bunlar hep kendi merakından kaynaklanıyor. Aynı şekilde Newton da öyleydi. Newton, tarihi en çok değiştiren dahi. 1663-1665 yıllarında çok kötü veba hastalığı Avrupa'dan İngiltere'ye yayılmaya başladığında, üniversite kapanınca Newton köyüne gidiyor, 18 ay sonunda tüm fiziği icat ediyor; keşfetmek değil, icat ediyor.
Beethoven'ın müziği ise Dünyanın en muazzam müziği. Beethoven hiç matematik bilmezdi, 12'yi 12 ile çarpamazdı, tek tek yazardı, ama onun 9. senfonisinde matematik var, altın oran numaraları çıkıyor. Sanatkar matematiği bilmediği halde, bu altın oranı buluyor kendiliğinden. O nedenle bu dahileri yazmak istiyorum. Ayrıca Newton'un ayrı olarak 'Newton'un Mucize Senesi' başlığıyla fiziği icat ettiği dönemi yazacağım."
LEONARDO GÜNÜMÜZDE YAŞASAYDI...Bülent Atalay, "Bu Bilim Adamları günümüzde, şimdiki imkanlarda yaşasalardı, dünya nasıl olurdu" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bu soruyu devamlı düşünüyorum. O dönemde de gayri meşru çocuk olmasaydı babası gibi noter olurdu. Çok şükür ki gayri meşru çocuk. Geri gidebilseydim Leonardo'ya bilmediği fiziği, anatomiyi anlatmak isterdim, oradan bizi nerelere götürürdü şimdi. Fizikçi olarak Newton'la konuşmak isterdim, onun başlattığı şeyler bizi nereye getirdi, o olmasaydı sanayi devrimi olmayacaktı, onunla paylaşmak isterdim."
HAYATA GELMESİNE ATATÜRK NEDEN OLDUUlu önder Atatürk'ün de dahi olduğunu belirten Atalay, onun "Dağların Kralı" isimli kitapta 20 yüzyılın en büyük lideri seçildiğini anımsatarak, "Liderler genellikle yüksek zekalı değildir, ama Atatürk bir dahiydi. Yine de onu yazmak biraz zor, onu incelemek için bir hayat lazım" dedi.
Dünyaya gelmesine biraz Atatürk'ün neden olduğu anlatan Atalay, büyük babası İsmail Hakkı ile Atatürk'ün çocukluk arkadaşı olduğunu, Çanakkale'de birlikte savaştığını ve Atatürk'ün Diyarbakır'da büyük babasına ölümünden sonra babaannesi ve babasıyla ilgilenme sözü verdiğini anlattı. "Ama harp bitmeden babaannem İstanbul'a geçtiği için Atatürk bizi bulamıyor" diyen Atalay, babası Kemal Atalay'ın yolunun Harp Okulundan mezun olurken Atatürk'le kesiştiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Diploma törenine Atatürk de geliyor. O zaman sordum, 'İsmail Hakkı'nın oğlu olduğunu söyledin mi' diye, 'Torpil olur diye söylemedim' dedi. Sonra birkaç sene daha geçiyor. Annemin babası Doktor Bahaddin Faik Gökdemir'in ABD'den dönmesiyle annemle babam 1935-36 yıllarında tanışıyor. Ama dedem 'Tek kızımı subaya vermek istemiyorum, yine bir harp çıkacak, kızım dul kalacak' diye kızını vermiyor. 1-2 ay sonra babamın alayı, Atatürk'ün muhafız alayı olarak baloda bulunuyor. Atatürk babamın yanına gidiyor ve 'Sizi tanıyorum, Harp Okulunu birinci bitirmiştiniz' diyor ve onu İsmet İnönü'nün yanına oturtuyor. 'Evli misiniz' diye sorunca, babam da 'Hayır, bir doktorun kızıyla evlenmek istiyordum, ama kızını subaya vermek istemiyor' diyor. Atatürk şaşırıyor, yaverini çağırıyor, bir şey diyor. Yemekten sonra yaver yanına gelince, 'Haydi beraber gidip doktoru göreceğiz' diyor. Büyük babam, Atatürk gibi bir misafir karşısında hemen kızını veriyor. 1938 yılında evleneceklermiş, ama Atatürk ölünce bir sonraki yıl evleniyorlar. Yani Atatürk, babamın arkadaşının oğlu olduğunu bilmeden ona yardım ediyor ve dedemi ikna edip annem ve babamın evlenmesini sağlıyor."
LEONARDO'NUN GİZLİ SIRLARI YOKTULeonardo'ya yönelik özel ilgisini de anlatan Atalay, Leonardo'nun "Göz bebeği ruhun penceresidir" sözünü hatırlatarak, 7-8 yaşlarında Londra'daki evlerindeki ünlü portrelerde "ruhsuz bakan ve gözü kapalı olan" insanların gözlerini çiviyle açtığını anlattı.
"Sanat hayatım resimleri bozmakla başlamış oldu, ama Leonardo'nun o sözünün gerçekliğini çocukken hissetmiştim" diyen Atalay, "Ölü Ozanlar Derneği" filminin çekildiği St. Andrews okulundayken matematik ve sanatla ilgili verilen bir konferansın da hayatını değiştirdiğini söyledi.
Atalay, üniversiteye başvurusunda "doktorluk-physician" talebinin, "fizikçi-physcist" olarak algılanması nedeniyle fizik eğitimi aldığını ama ömrü boyunca tıpkı Leonardo gibi sanat ve matematikle iç içe yaşadığını belirterek, "Bir ara anladım ki, benim yaptığım matematikle sanatın birleşme noktasında Leonardo var, o da aynı şekilde görmüş" dedi.
Ardından Leonardo üzerine çalışmaya başladığını ve hayatında "part-time" olarak sadece 12 resim yapan bu dahinin dünyanın en meşhur iki resminin sahibi olmasının "inanılmazlığının" kendisini etkilediğini ifade eden Atalay, ilk kitabının isim bulma öyküsünü de şöyle anlattı:
"Aslında iki Leonardo diye kitap yazmak istedim; Leonardo Fibonacci ile Leonardo da Vinci. 'Kitabın sadece yüzde 5'i Fibonacci, başka isim bulalım' dediler. 'Leonardo'nun Modeli' diyelim dedim. Aradan 1 yıl geçti, kitabı bitirince yine çağırdılar; 'Bu şekilde satılması zor, başka isim bulalım' dediler. Ben de nasıl olacak diye sorarken, daha orada basılmış 'Matematik ve Mona Lisa' kapağını gösterdiler. Basılmıştı bile. Şu anda 12 lisana çevrilmiş durumda."
Leonardo'nun "Da Vinci Şifresi" filmindeki gibi gizli sırları bulunmadığını belirten Atalay, "O kadar üstün zekalı insanlar kiminle konuşabilecek, onun için kendi hayallerinde, düşüncelerinde hapis olarak kalıyorlar. Da Vinci Şifresi aslında saçma bir Film, ama yazarı son derece iyi" dedi.
Atalay, Leonardo'nun eserlerinde de görülen ve kendisinin de önem verdiği "altın oran"ın da doğada bulunduğunu ve eski dönemlerde de kullanıldığını söyledi. Efes'teki Artemis Tapınağının da bu orana göre yapıldığını belirten Atalay, "Leonardo bunu çok kullanıyor, ama filmdeki bir sihri yok" diye konuştu.
KRALİÇE ELİZABETH, MEKTUP YAZIP KİTAPLARINI İSTEDİFizikçi olmanın ötesinde resim çalışmaları Beyaz Saray, Buckhingham Sarayı ve Smithsonian Enstitüsü gibi önemli yerlerde sergilenen Atalay, İngiltere Kraliçesi Elizabeth ile ilgili bir anısıyla ilgili şunları söyledi:
"1973-1975 yıllarında Oxford'daydım, birkaç yıl evvel de resim kitabım basılmıştı, (dönemin ABD Başkanı Richard) Nixon'ın ailesi, kitabı İngiltere Kraliçesi'ne vermişti. Kraliçe bana, 'İngiltere'de böyle resim ve gravürler yapmaz mısınız" diye mektup yazdı. Ben de onun sözleri üzerine 'Oxford ve Civarı' diye kitap çıkarttım, Kraliçe beğendi, "Kitabı çok beğendim, bundan sonrasını gönderir misiniz" diye yine mektup yazdı. Ben de teorik fizik kitabı çıkarmıştım, onu gönderdim, bir daha mektup gelmedi, demek ki sanatı beğenmiş, ama teorik fiziği beğenmemiş."
ÖĞRENCİLERE TAVSİYELERİ13-14 yaşlarında babasının işi nedeniyle geldiği ABD'de o günden bu yana yaşayan, Georgetown Üniversitesinden mezun olan ve Princeton, California-Berkeley, Oxford gibi üniversitelerde de akademik çalışmalarına devam eden Atalay, öğrencilere tek alanda sıkışıp kalmamaları ve farklı alanları okumaları tavsiyesinde bulundu.
Dahilerin gizli yönlerini dünya ondan okuyor
Hayranı olduğu Leonardo ile matematik ve sanatı bir araya getirdiği 6 yıllık çalışması "Matematik ve Mona Lisa"'nın ABD'de 20, Türkiye'de 4 kez basılması ve Japoncadan Portekizceye 12 dile çevrilmesinin ardından, bu günlerde "çocuğu gibi olan" son kitabı "Leonardo'nun Evreni"nin beğeniyle okunmasının keyfini yaşayan Atalay, önümüzdeki dönemlerde de diğer dahilerin gizli yönlerini okuyucularıyla paylaşacak.
BEETHOVEN 12'YLE 12'Yİ ÇARPAMAZDI, AMA...Kendisinden 3-4 yeni kitap daha istendiğini belirten Atalay, şimdi de tüm zamanların en önemli üç dahisi olan Beethoven, Newton ve Leonardo'yu tek kitapta birleştirmeye hazırlanıyor.
Bugüne kadar Nobel ödülü almış son derece zeki 22 Bilim adamı tanıdığını, ama tarihte sadece Leonardo, Michelangelo, Shakespeare, Beethoven ve Newton'un üstün dahiler olduğunu ifade eden Atalay, şunları söyledi:
"Leonardo, kendi kendine öğreniyor her şeyi. Eğitim almadığı için solaktı ve ters yazardı, ayna koymak lazım onun yazılarını okumak için. Yüzlerce yıl ileriyi görüyor ve bütün bunlar hep kendi merakından kaynaklanıyor. Aynı şekilde Newton da öyleydi. Newton, tarihi en çok değiştiren dahi. 1663-1665 yıllarında çok kötü veba hastalığı Avrupa'dan İngiltere'ye yayılmaya başladığında, üniversite kapanınca Newton köyüne gidiyor, 18 ay sonunda tüm fiziği icat ediyor; keşfetmek değil, icat ediyor.
Beethoven'ın müziği ise Dünyanın en muazzam müziği. Beethoven hiç matematik bilmezdi, 12'yi 12 ile çarpamazdı, tek tek yazardı, ama onun 9. senfonisinde matematik var, altın oran numaraları çıkıyor. Sanatkar matematiği bilmediği halde, bu altın oranı buluyor kendiliğinden. O nedenle bu dahileri yazmak istiyorum. Ayrıca Newton'un ayrı olarak 'Newton'un Mucize Senesi' başlığıyla fiziği icat ettiği dönemi yazacağım."
LEONARDO GÜNÜMÜZDE YAŞASAYDI...Bülent Atalay, "Bu Bilim Adamları günümüzde, şimdiki imkanlarda yaşasalardı, dünya nasıl olurdu" sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bu soruyu devamlı düşünüyorum. O dönemde de gayri meşru çocuk olmasaydı babası gibi noter olurdu. Çok şükür ki gayri meşru çocuk. Geri gidebilseydim Leonardo'ya bilmediği fiziği, anatomiyi anlatmak isterdim, oradan bizi nerelere götürürdü şimdi. Fizikçi olarak Newton'la konuşmak isterdim, onun başlattığı şeyler bizi nereye getirdi, o olmasaydı sanayi devrimi olmayacaktı, onunla paylaşmak isterdim."
HAYATA GELMESİNE ATATÜRK NEDEN OLDUUlu önder Atatürk'ün de dahi olduğunu belirten Atalay, onun "Dağların Kralı" isimli kitapta 20 yüzyılın en büyük lideri seçildiğini anımsatarak, "Liderler genellikle yüksek zekalı değildir, ama Atatürk bir dahiydi. Yine de onu yazmak biraz zor, onu incelemek için bir hayat lazım" dedi.
Dünyaya gelmesine biraz Atatürk'ün neden olduğu anlatan Atalay, büyük babası İsmail Hakkı ile Atatürk'ün çocukluk arkadaşı olduğunu, Çanakkale'de birlikte savaştığını ve Atatürk'ün Diyarbakır'da büyük babasına ölümünden sonra babaannesi ve babasıyla ilgilenme sözü verdiğini anlattı. "Ama harp bitmeden babaannem İstanbul'a geçtiği için Atatürk bizi bulamıyor" diyen Atalay, babası Kemal Atalay'ın yolunun Harp Okulundan mezun olurken Atatürk'le kesiştiğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Diploma törenine Atatürk de geliyor. O zaman sordum, 'İsmail Hakkı'nın oğlu olduğunu söyledin mi' diye, 'Torpil olur diye söylemedim' dedi. Sonra birkaç sene daha geçiyor. Annemin babası Doktor Bahaddin Faik Gökdemir'in ABD'den dönmesiyle annemle babam 1935-36 yıllarında tanışıyor. Ama dedem 'Tek kızımı subaya vermek istemiyorum, yine bir harp çıkacak, kızım dul kalacak' diye kızını vermiyor. 1-2 ay sonra babamın alayı, Atatürk'ün muhafız alayı olarak baloda bulunuyor. Atatürk babamın yanına gidiyor ve 'Sizi tanıyorum, Harp Okulunu birinci bitirmiştiniz' diyor ve onu İsmet İnönü'nün yanına oturtuyor. 'Evli misiniz' diye sorunca, babam da 'Hayır, bir doktorun kızıyla evlenmek istiyordum, ama kızını subaya vermek istemiyor' diyor. Atatürk şaşırıyor, yaverini çağırıyor, bir şey diyor. Yemekten sonra yaver yanına gelince, 'Haydi beraber gidip doktoru göreceğiz' diyor. Büyük babam, Atatürk gibi bir misafir karşısında hemen kızını veriyor. 1938 yılında evleneceklermiş, ama Atatürk ölünce bir sonraki yıl evleniyorlar. Yani Atatürk, babamın arkadaşının oğlu olduğunu bilmeden ona yardım ediyor ve dedemi ikna edip annem ve babamın evlenmesini sağlıyor."
LEONARDO'NUN GİZLİ SIRLARI YOKTULeonardo'ya yönelik özel ilgisini de anlatan Atalay, Leonardo'nun "Göz bebeği ruhun penceresidir" sözünü hatırlatarak, 7-8 yaşlarında Londra'daki evlerindeki ünlü portrelerde "ruhsuz bakan ve gözü kapalı olan" insanların gözlerini çiviyle açtığını anlattı.
"Sanat hayatım resimleri bozmakla başlamış oldu, ama Leonardo'nun o sözünün gerçekliğini çocukken hissetmiştim" diyen Atalay, "Ölü Ozanlar Derneği" filminin çekildiği St. Andrews okulundayken matematik ve sanatla ilgili verilen bir konferansın da hayatını değiştirdiğini söyledi.
Atalay, üniversiteye başvurusunda "doktorluk-physician" talebinin, "fizikçi-physcist" olarak algılanması nedeniyle fizik eğitimi aldığını ama ömrü boyunca tıpkı Leonardo gibi sanat ve matematikle iç içe yaşadığını belirterek, "Bir ara anladım ki, benim yaptığım matematikle sanatın birleşme noktasında Leonardo var, o da aynı şekilde görmüş" dedi.
Ardından Leonardo üzerine çalışmaya başladığını ve hayatında "part-time" olarak sadece 12 resim yapan bu dahinin dünyanın en meşhur iki resminin sahibi olmasının "inanılmazlığının" kendisini etkilediğini ifade eden Atalay, ilk kitabının isim bulma öyküsünü de şöyle anlattı:
"Aslında iki Leonardo diye kitap yazmak istedim; Leonardo Fibonacci ile Leonardo da Vinci. 'Kitabın sadece yüzde 5'i Fibonacci, başka isim bulalım' dediler. 'Leonardo'nun Modeli' diyelim dedim. Aradan 1 yıl geçti, kitabı bitirince yine çağırdılar; 'Bu şekilde satılması zor, başka isim bulalım' dediler. Ben de nasıl olacak diye sorarken, daha orada basılmış 'Matematik ve Mona Lisa' kapağını gösterdiler. Basılmıştı bile. Şu anda 12 lisana çevrilmiş durumda."
Leonardo'nun "Da Vinci Şifresi" filmindeki gibi gizli sırları bulunmadığını belirten Atalay, "O kadar üstün zekalı insanlar kiminle konuşabilecek, onun için kendi hayallerinde, düşüncelerinde hapis olarak kalıyorlar. Da Vinci Şifresi aslında saçma bir Film, ama yazarı son derece iyi" dedi.
Atalay, Leonardo'nun eserlerinde de görülen ve kendisinin de önem verdiği "altın oran"ın da doğada bulunduğunu ve eski dönemlerde de kullanıldığını söyledi. Efes'teki Artemis Tapınağının da bu orana göre yapıldığını belirten Atalay, "Leonardo bunu çok kullanıyor, ama filmdeki bir sihri yok" diye konuştu.
KRALİÇE ELİZABETH, MEKTUP YAZIP KİTAPLARINI İSTEDİFizikçi olmanın ötesinde resim çalışmaları Beyaz Saray, Buckhingham Sarayı ve Smithsonian Enstitüsü gibi önemli yerlerde sergilenen Atalay, İngiltere Kraliçesi Elizabeth ile ilgili bir anısıyla ilgili şunları söyledi:
"1973-1975 yıllarında Oxford'daydım, birkaç yıl evvel de resim kitabım basılmıştı, (dönemin ABD Başkanı Richard) Nixon'ın ailesi, kitabı İngiltere Kraliçesi'ne vermişti. Kraliçe bana, 'İngiltere'de böyle resim ve gravürler yapmaz mısınız" diye mektup yazdı. Ben de onun sözleri üzerine 'Oxford ve Civarı' diye kitap çıkarttım, Kraliçe beğendi, "Kitabı çok beğendim, bundan sonrasını gönderir misiniz" diye yine mektup yazdı. Ben de teorik fizik kitabı çıkarmıştım, onu gönderdim, bir daha mektup gelmedi, demek ki sanatı beğenmiş, ama teorik fiziği beğenmemiş."
ÖĞRENCİLERE TAVSİYELERİ13-14 yaşlarında babasının işi nedeniyle geldiği ABD'de o günden bu yana yaşayan, Georgetown Üniversitesinden mezun olan ve Princeton, California-Berkeley, Oxford gibi üniversitelerde de akademik çalışmalarına devam eden Atalay, öğrencilere tek alanda sıkışıp kalmamaları ve farklı alanları okumaları tavsiyesinde bulundu.
Dahilerin gizli yönlerini dünya ondan okuyor
No comments:
Post a Comment