Tolstoy’un kitapları Batı dillerine yeniden çevriliyor, paneller, sempozyumlar, kitap fuarları düzenleniyor. Hollywood da Tolstoy’un hayatını anlatan The Last Station (Son İstasyon)’la kervana katıldı bile.
TÜRKİYE, 2010’un gelişiyle İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti oluşunu kutluyor fakat tüm Dünyanın ortak paydada buluştuğu bir başka kutlama, bir başka Kültür Sanat gündemi var: 2010, Rus yazar Lev Tolstoy’un ölümünün 100. yılı. Bu kapsamda Almanya ve ABD’de, Anna Karenina yeniden çevriliyor, Küba ve Meksika’da Tolstoy adına kitap fuarları düzenleniyor. Rusya ise bütün dünyada gösterilecek siyah beyaz bir belgesel için arşivlerini açıyor. Pek tabii Hollywood da bu gündemi ıskalamıyor. Michael Hoffman’ın yazıp yönettiği The Last Station (Son Durak), Tolstoy ile eşi Kontes Sofya’nın ilişkisine odaklanıyor. Filmde Tolstoy’u Christopher Plummer, Sofya’yı ise Helen Mirren canlandırıyor. Tolstoy’un ilham kaynağı, üç çocuğunun annesi ve Savaş ve Barış’ı altı kez baştan yazacak kadar işine kendisini adamış asistanı Sofya, kocasının vasiyetini değiştirmesine tepki gösteriyor. Çünkü Tolstoy eşinin tüm emeğini ikinci plana atıp servetinin Rus köylüler arasında paylaştırılmasını istiyor. Biz de Kontes Sofya’nın Tolstoy’u kararından caydırmak için başvurduğu yolları izliyoruz. Beyazperdeye yansıyacak bu öykü, Tolstoy’un dehasını ne kadar anlatacak göreceğiz. Ama Guardian, 6 Ocak’ta yayınlanan ekinde, “Tolstoy bütün zamanların en iyi yazarı mıydı?” sorusunu Avrupalı yazarlara sordu ve cevap bulmak için filmin vizyona girmesini beklemediğini gösterdi.İşte Guardian’daki cevaplar? Philip Hensher: Tolstoy, kesinlikle tüm zamanların en iyi romancısıdır. Onu üstün kılan, romanlarındaki karakterlerin büyümesine izin vermesidir. Değişirler, farklı tepki vermeye başlarlar, fakat durup düşününce, hâlâ aynı insan olduklarını fark edersiniz. Bunu nasıl yapıyor bilemiyorum. Tolstoy’dan, başka bir yazardan öğrenebileceğinizden çok daha fazlasınıöğrenirsiniz. ? Tom Keneally: Tolstoy 19. yüzyılda yazan en büyük yeteneklerden biridir. Yeteneği insanı kızdıracak boyutlardadır. Şimdilerde hepimizin mütevazı bir düzeyde kullanmaya çalıştığı ve başaramadığı yazar hilelerini o parmağında oynatır. Tüm zamanların en iyi romancısı mı? Bence Dostoyevski de en az onun kadar iyi. Fakat Edebiyat bir Spor müsabakası değildir. Birinci, ikinci olmaz. Bu yüzden sadece şu kadarını söyleyelim: Tolstoy insanüstü bir yeteneğe sahipti ve ne mutlu bize ki, birçok eser bırakacak kadar uzun yaşadı.? A. S. Byatt: Tolstoy’u olağanüstü kılan hayal gücünün asla cesaretini yitirmemesidir. Koskoca bir dünyası vardır ve karakterleri de bu dünyada Tolstoy’dan bağımsız yaşar. Onlar yazarın kuklası değildir. Öyle ki bazılarını o bile onaylamaz; mesela Anna Karenina. Onun varlığını kutlarken, çevirmen Constance Garnett’in varlığını da kutlamalıyız. Çünkü o İngiliz romanını ve İngiliz okurunu, büyük Rus yazarları dilimize çevirerek değiştirdi.? Marina Lewycka: Savaş ve Barış’ı ilk okuyuşumu hâlâ hatırlarım. 20 yaşındaydım ve yazar olmak istiyordum. Sorun şu ki, Tolstoy’u idolünüz yapınca, elinize kalem almak zorlaşır. Tolstoy gibi olmaktan vazgeçene kadar yazamadım ve bu uzun zamanımı aldı.
Klasik romanın anıt ismi
Christopher Plummer’ın Tolstoy’u, Helen Mirren’in ise eşi Sofya’yı canlandırdığı filmden bir sahne. Sadece Savaş ve Barış veya Anna Kerenina ile insanlığın ortak hafızasına kaydedilen Lev Nikolayevic Tolstoy, 28 Ağustos 1828’de doğdu. Annesini küçük yaşta kaybetti. On beş yaşında Voltaire’i ve Rousseau’yu okudu. İlk hikâyesinin yayımlanmasının ardından dönemin tanınmış yazarlarından biri oldu. Başta Dostoyevski olmak üzere kendisinden sonra gelen bütün yazarları etkileyen Tolstoy, 20 Kasım 1910’da öldü.
GÜNÜN AJANDASI
Vapurlar sevilmez mi
Vapurları Seven Çocuk. Hem hikâyeler, hem de hikâyelerin resimleri Behiç Ak’a ait. Bu nedenle, görsel açıdan keyifli bir kitap. Hele yalılar ile Boğaz vapurları arasında, yaprak sarma, ıspanaklı börek, dut reçeli değiş-tokuşu var ki harika! www.gunisigikitapligi.com
Psikeart
Memleketİmİzİn olduğu kadar yer-yüzünün de ezeli sorunu: Muhtemelen bu nedenle, ‘Narsizmin mümbit toprakları’ diyor Murat Paker. Tarık Tufan ise ‘Sen sensin, ben de benim’ diyerek, aynayı farklı bir açıya ayarlıyor. Aynalar ise giderek daha fenalık! www.psikeart.com
İstanbul’a bakmak
‘Ressamların Gözüyle İstanbul.’ Sunan Peyami Gürel, konuk olan Nevbahar Aksoy ve Semiha Binzet. İstanbul’a bakıyorlar, İstanbul’dan bakıyorlar. Hatırlayan çıkacaktır elbet, Orhan Veli dinlemiş, Münir Nurettin Selçuk, ünlemişti. İnleyen de vardır herhalde. 20 Ocak, Saat 18.00, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi.
Muharremiyye
Bu bir matem konseri, bir tür raquem, Hz. Hüseyin’in katline ağıt. İslam tarihinde yüzyıllardır pansuman kabul etmeyen ve hâlâ kanayan en büyük yara bu. Ne şiirler söylendi, ne semahlar yakıldı, ne Mansur’lar yüzüldü, bilen bilir. Bilmeyenler için dervişlerdeki gönül kırıklığı. Cemal Reşit Rey konser Salonu, Salı, 20.00. (0212) 232 98 30.
Edebiyat ve sinema Tolstoy’a bakıyor
No comments:
Post a Comment