Sunday, February 28, 2010

Scorsese: Kariyerim üç defa çöktü

'Kızgın Boğa/ Raging Bull', 'Taxi Driver', 'Sıkı Dostlar/Goodfellas', 'Köstebek/ The Departed' gibi sayısız başyapıta imza atan Martin Scorsese, son filmi 'Zindan Adası/ Shutter Island' ile sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor.
Leonardo DiCaprio, Mark Ruffalo, Ben Kingsley, Emily Mortimer, Michelle Williams, Max von Sydow, Patricia Clarkson gibi güçlü bir oyuncu kadrosuna sahip Film Şubat'ta Türkiye'de gösterime giriyor.
İşte Sinema tarihini en iyi bilen isimlerin başında gelen Scorsese'nin son filmi 'Zindan Adası'yla ilgili son röportajı:
BÖYLESİNE BÜYÜK ACI ÇEKEN BİR ERKEK...Önce hangisi geldi? Senaryo mu, kitap mı?Önce senaryoyu, sonra kitabı okudum. Hikayesi ve kendi kendisini çözümleme şekli hoşuma gitti. Ana karakter inanılmaz bir yolculuğa çıkarken sorumluluk duygusunu kabullenmesi; suçluluk duygusuyla nasıl başa çıktığı; şiddet dürtüsünün üstesinden nasıl geldiği anlatılıyor. Böyle bir Yaşam sürmenin nasıl bir şey olduğu ve verilen kararlar ilgimi çekti. Kendimizi daha iyi hissetmek için verdiğimiz kararları düşündüm. Bunların başkaları için de iyi olması gerekmez. Ayrıca böylesine büyük acılar çeken bir erkeğin hikayesi ilginç geldi.
Beyinsel rahatsızlığı keşfe çıkan teması için ne diyorsunuz? Sizin için de çok ilginç alanlardan birisi olduğunu söyleyebilir misiniz? Tam olarak beyinsel rahatsızlık diyemeyiz. Bana cazip gelen tarafı, algılama olayına ağırlık verilmesiydi. İnsanlarda kendilerine yönelik çok farklı algılama biçimleri vardır. Kimin hasta olduğu, kimin hasta olabileceği veya sadece o gün kötü hissettiği tamamen algılamaya göre değişir. Belki uyuşturucu veya alkol problemleri vardır. O zaman hayatı o şekilde algılar. Sonra kendisine gelip beynini temizlediğinde “Oh, hiç de hasta değilmişim” diyebilir.

'SONUÇTAN MEMNUNUM'Film görsel açıdan çok çarpıcı. DiCaprio’nun oynadığı karakterin kabus gördüğü veya kendi geçmişini yeniden yaşadığı ilginç sahnelere yaklaşımınız nasıl oldu?Böyle sahnelere nasıl yaklaşılacağı ilginç bir problemdi. Aynı zamanda her sahnenin riskli bir Oyun halini alması nedeniyle de aktörler için zordu. Kısacası bir puzzle bulmaca gibiydi ama sonuçtan memnun kaldım.
ŞİİR GİBİ FİLMLER...'Shutter Island'ın yapımını besleyen etkilenimleriniz nelerdi? İzlediğimiz birkaç film oldu. Yapımcı Val Lewton’un 1940’ların başında çektği filmlerin modu ve tonlaması harikadır. Ekibime, 'I Walked With A Zombie' ve 'Cat People' adlı filmleri gösterdim. İkisinin de yapımcılığını Lewton, yönetmenliğini Jacques Tourneur yapmıştı. İsimleri korkunçtur ama Şiir gibi filmlerdir. Ayrıca 'The Isle of the Dead' adlı bir başka Lewton filmi daha gösterim. Yönetmenliğini Mark Robson’un yaptığı o film de ilginçtir.
Bunların yanısıra tabii ki Roman Polanski’nin 'Cul-de-sac', 'Repulsion' ve kendi türünün en muhteşem örneği kabul edilen 'Rosemary’s Baby'sini izledik. 'Rosemary’s Baby' öyle müthiş bir filmdir ki, sonunu bildiğiniz halde tekrar tekrar izlemeye doymazsınız. Çünkü meydana gelen olaylardan sonra geride kalanların nasıl davrandığını büyüleyici şekilde gösterir. Oyuncular olağanüstü, çekim tarzı mükemmeldir. Karakter davranışları açısından kendi kendisini açığa çıkaran bir filmdir.
Leo ile Mark’a, 'Laura' ve 'Out of the Past” adını taşıyan iki film daha gösterdim. Bunları Ben Kingsleye de gösterdim. 'Out of the Past'ın sonuna gelindiğinde Leo ayakta alkışlayarak, ''Bugüne kadar gördüğüm en müthiş film'' dedi.

LEONARDO İLE ÇALIŞMAK...Leonardo DiCaprio ile ortak çalışmanızın doğası yıllar içerisinde değişti mi? İşbirliğimizin zaman içerisinde değiştiğini sanmıyorum. Ancak daha yoğun hal aldı diyebilirim. Bu film Leo açısından zor oldu. Çünkü açığa çıkarılması gereken çok şey vardı ve açığa çıkarttıkça daha fazlası onu bekliyordu. Daha önce hiç aklımıza gelmeyen şeyleri bile denemek zorunda kaldık. Son derece karmaşık bir çalışmaydı. Leo kendisini bu projeye öylesine adadı ki, onun açısından o dünyada uzun süre yaşamak gibiydi.
'SANKİ CEHENNEMDE GİBİYDİK'Peki, orası yaşamak için iyi bir yer miydi? Hayır, kesinlikle değildi. Geçenlerde yaşadığımız güzel bir anı hatırlıyorum. Birbirimize şöyle bir baktık. Ben ''Teşekkür ederim'' dedim ve birbirimizi kucakladık. Sonra ayrıldık ve kendi yolumuza gittik. Ekibe teşekkür ettikten sonra evime gittim. İki ay boyunca da hiç kimseyi görmedim. Leo da gitmişti. Sonra geri geldiğinde bazı sahneleri tekrar izledik. Ekrandaki görüntüye bakıp, ''Oh o sahne, ne iğrenç gündü!'' diyordu. Veya ''Sanki cehennemde gibiydik'' diye anılarını dile getiriyordu. Sonra başka bir Sahne geldi, ''Oh ne kötüydü!'' dedi. Ekrana gelen her görüntüde ''Oh müthişti'' deyip duruyordu.
Hatırlıyorum da çok zor ve ızdırıp verici bir gündü. Kusma sahnesinden tutun da, ormanda koşma sahnesine kadar her türlü zorluk vardı. Çok sıkı çalışma yaptık. Doğrusu bu kadarını beklemiyorduk. Sanki klostrofobik dünyada iki acemi çaylak gibiydik. Ancak Leo devam etmekten hiç korkmadı ve başardı.
Scorsese: Kariyerim üç defa çöktü

No comments:

Post a Comment