İSTANBUL - Akın Nalça Kitapları’nın yeni ürünü bir “ikiz kitap”. İki ilişkili ama farklı çalışma, aynı gövdeyi ayna imgesi gibi sırt sırta paylaştıkları için, bu kitap yayın dünyasının Siyam ikizlerini oluşturuyor: Uğur Tanyeli’nin yazdığı “Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş” ile Ali Taptık’ın fotoğraflarından oluşan “İstanbul’u Resmetmek”...
Birincinin kuramsal olarak söylediğini, ikinci görsel belgelerle anlatıyor. Tanyeli’nin tasvir ettiği yüzlerce yıllık görsel üretim kıtlığına, Taptık yeni bir İstanbul resmederek, güncel bir zenginleşmeye işaret edip yanıt veriyor. Daha önce görselleştirilmemiş, hatta tekinsiz, korkutucu, alabildiğine yabancı ve uçsuz bucaksız bir İstanbul resmi ortaya koyuyor. Tanyeli’nin metni Türkiye’de dünün görsel üretim alışkanlıklarını anlatırken, Taptık’ın fotoğrafları görsel imkan ve taleplerin yaşadığı bugünkü açılıma dikkat çekmekte. Onlarda daha önce görmeye pek alışık olmadığımız, estetize edilmemiş, daha da önemlisi, bildik kentsel sorunlara indirgenmemiş bir başka İstanbul ya da İstanbullar var. Dolayısıyla, bu ikiz kitap, dünün görsellik üretimini minyatürden ibaret sananlara da, çağdaş görselliği güzel veya sorunlu çevre fotoğraflarından ibaret düşünenlere de farklı bir resim göstermek istiyor.
Türkiye’nin Görsellik Tarihi çok az yazılmış, üstelik, hemen daima sanat tarihi meselesi olarak ele alınmış ve orada da ender istisnalar dışında “sanatta Batılılaşma” sorunsalı çerçevesinde düşünülmüş bir konu. Bu kitaptaysa, fiziksel gerçekliğin bazı teknik araçlarla ifade edilmesi ve aktarılması meselesi olarak ele alınıyor. İlk bakışta çok geniş bir malzemeyle uğraşıldığı düşünülebilir. Tam aksine, kitap bu ülkede oldukça küçük bir görsel ürünler toplamı ortaya konduğundan söz ediyor. Kitabın ele aldığı sorunsallardan biri de zaten bu üretim azlığı. Çalışmanın hemen bütün bölümlerinde, görsel üretimin ortaya çıkma potansiyelinin bulunduğu her noktada nasıl ezildiği gösterilmek hedefleniyor. Ancak, ortaya konmaya çalışılan, böyle bir yoksunluk ve/veya kıtlığın ne denli acıklı olduğu değil, o mahrumiyete rağmen kimi kültür pratiklerinin nasıl yürütülebildiği. 16. yüzyıldan bugüne uzanan bir çerçevede öncelikle bu anlatılmaya çalışılıyor.
“Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş”, resmetmeye, fotoğrafa ve her tür görsel teknolojiye değinirken, Osmanlı mimarlığının teknik arka planında yer alan, ancak ihmal edilmiş bir konuya de önemli yer veriyor. Osmanlı ölçüm teknolojisi tarihinin bilinmezlerini aydınlatmayı deniyor. Bu arada Mimar Sinan’ın yaşamını öyküleyen eski metinlerde adı geçen “havayi terazi” adlı bir arazi ölçüm aracının kullanımı da ilk kez bu kitapta (2. Bölüm’de) açıklanıyor. Böylelikle, Kırkçeşme suyolunun yapımı anlatılırken 16. yüzyıl belgelerinde varlığından söz edilen, fakat uzun zamandır ne olduğu saptanamayan bir aletin tanımlanması mümkün oluyor. Osmanlı mimarlarının meslek bilgilerinin içerik ve kökenine ilişkin olan çok dar tarihyazım birikiminin bu sayede bir ölçüde genişletildiği söylenebilir.
Kitabın tasarımını diğer Akın Nalça Kitapları’nda olduğu gibi bu kez de Bülent Erkmen üstlendi. O nedenle, bu ikiz kitap da öncekiler gibi, sadece içeriğiyle değil, tasarımıyla da söz söylemekte. Erkmen, Türkiye görsellik tarihini, biri görsellik üretimini yapan, ötekisi yapmanın toplumsal ve teknik arka planını tanımlayan iki öznenin, Taptık ve Tanyeli’nin karşıt ancak ayrı düşünülemez işleriyle kitaplaştırıyor. Görsellik üretiminin iki temel pratiğini, iki anlatım aracını, sözle resmi, tarih boyunca kavgalı o Siyam ikizlerini bir aradalığa mahkum ediyor. Veya binlerce yıllık bir mahkumiyete bir daha işaret ediyor.
Mekan ve sergileme tasarımı konusunda hizmet veren Terminal’in Kurucusu ve Genel Müdürü olan Akın Nalça’nın 2003 yılında başlattığı yayın projesi, bütün Tasarım disiplinlerine düşünsel ve kalıcı bir tartışma süreci sağlamayı hedefleyerek, her sene bir kitap yayımlamayı sürdürüyor.
Akın Nalça Kitapları’nın ilki, 2003 yılında yayımlanan, Bülent Tanju’nun kaleme aldığı “Mimarlıkta Sıfır Noktasını Aramak? Han Tümertekin’in Yapıları-Yaptıkları Üzerinden Mimarlık Okumaları” adlı yapıt olmuştu. Onu, Uğur Tanyeli’nin kaleme aldığı “İstanbul 1900-2000 – Konutu ve Modernleşmeyi Metropolden Okumak”, Faruk Ulay’ın “Sürekli Bir Yenilginin Gölgesinde – Grafik Tasarım Manifestosu”, Celal Üster’in derlediği tasarım üstüne 600’ü aşkın özdeyişten oluşan “Tasarımın Özüsözü” ve “Tereddüd ve Tekerrür – Mimarlık ve Kent Üzerine Metinler 1873-1960” takip etti.
Şimdi, 2010 Şubat’ından itibaren “Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş: İstanbul’u Resmetmek” de, Akın Nalça Kitapları’nın altıncısı olarak kitapçılardaki ve kitaplıklardaki özel yerini almaya başladı.
'Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş'
Birincinin kuramsal olarak söylediğini, ikinci görsel belgelerle anlatıyor. Tanyeli’nin tasvir ettiği yüzlerce yıllık görsel üretim kıtlığına, Taptık yeni bir İstanbul resmederek, güncel bir zenginleşmeye işaret edip yanıt veriyor. Daha önce görselleştirilmemiş, hatta tekinsiz, korkutucu, alabildiğine yabancı ve uçsuz bucaksız bir İstanbul resmi ortaya koyuyor. Tanyeli’nin metni Türkiye’de dünün görsel üretim alışkanlıklarını anlatırken, Taptık’ın fotoğrafları görsel imkan ve taleplerin yaşadığı bugünkü açılıma dikkat çekmekte. Onlarda daha önce görmeye pek alışık olmadığımız, estetize edilmemiş, daha da önemlisi, bildik kentsel sorunlara indirgenmemiş bir başka İstanbul ya da İstanbullar var. Dolayısıyla, bu ikiz kitap, dünün görsellik üretimini minyatürden ibaret sananlara da, çağdaş görselliği güzel veya sorunlu çevre fotoğraflarından ibaret düşünenlere de farklı bir resim göstermek istiyor.
Türkiye’nin Görsellik Tarihi çok az yazılmış, üstelik, hemen daima sanat tarihi meselesi olarak ele alınmış ve orada da ender istisnalar dışında “sanatta Batılılaşma” sorunsalı çerçevesinde düşünülmüş bir konu. Bu kitaptaysa, fiziksel gerçekliğin bazı teknik araçlarla ifade edilmesi ve aktarılması meselesi olarak ele alınıyor. İlk bakışta çok geniş bir malzemeyle uğraşıldığı düşünülebilir. Tam aksine, kitap bu ülkede oldukça küçük bir görsel ürünler toplamı ortaya konduğundan söz ediyor. Kitabın ele aldığı sorunsallardan biri de zaten bu üretim azlığı. Çalışmanın hemen bütün bölümlerinde, görsel üretimin ortaya çıkma potansiyelinin bulunduğu her noktada nasıl ezildiği gösterilmek hedefleniyor. Ancak, ortaya konmaya çalışılan, böyle bir yoksunluk ve/veya kıtlığın ne denli acıklı olduğu değil, o mahrumiyete rağmen kimi kültür pratiklerinin nasıl yürütülebildiği. 16. yüzyıldan bugüne uzanan bir çerçevede öncelikle bu anlatılmaya çalışılıyor.
“Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş”, resmetmeye, fotoğrafa ve her tür görsel teknolojiye değinirken, Osmanlı mimarlığının teknik arka planında yer alan, ancak ihmal edilmiş bir konuya de önemli yer veriyor. Osmanlı ölçüm teknolojisi tarihinin bilinmezlerini aydınlatmayı deniyor. Bu arada Mimar Sinan’ın yaşamını öyküleyen eski metinlerde adı geçen “havayi terazi” adlı bir arazi ölçüm aracının kullanımı da ilk kez bu kitapta (2. Bölüm’de) açıklanıyor. Böylelikle, Kırkçeşme suyolunun yapımı anlatılırken 16. yüzyıl belgelerinde varlığından söz edilen, fakat uzun zamandır ne olduğu saptanamayan bir aletin tanımlanması mümkün oluyor. Osmanlı mimarlarının meslek bilgilerinin içerik ve kökenine ilişkin olan çok dar tarihyazım birikiminin bu sayede bir ölçüde genişletildiği söylenebilir.
Kitabın tasarımını diğer Akın Nalça Kitapları’nda olduğu gibi bu kez de Bülent Erkmen üstlendi. O nedenle, bu ikiz kitap da öncekiler gibi, sadece içeriğiyle değil, tasarımıyla da söz söylemekte. Erkmen, Türkiye görsellik tarihini, biri görsellik üretimini yapan, ötekisi yapmanın toplumsal ve teknik arka planını tanımlayan iki öznenin, Taptık ve Tanyeli’nin karşıt ancak ayrı düşünülemez işleriyle kitaplaştırıyor. Görsellik üretiminin iki temel pratiğini, iki anlatım aracını, sözle resmi, tarih boyunca kavgalı o Siyam ikizlerini bir aradalığa mahkum ediyor. Veya binlerce yıllık bir mahkumiyete bir daha işaret ediyor.
Mekan ve sergileme tasarımı konusunda hizmet veren Terminal’in Kurucusu ve Genel Müdürü olan Akın Nalça’nın 2003 yılında başlattığı yayın projesi, bütün Tasarım disiplinlerine düşünsel ve kalıcı bir tartışma süreci sağlamayı hedefleyerek, her sene bir kitap yayımlamayı sürdürüyor.
Akın Nalça Kitapları’nın ilki, 2003 yılında yayımlanan, Bülent Tanju’nun kaleme aldığı “Mimarlıkta Sıfır Noktasını Aramak? Han Tümertekin’in Yapıları-Yaptıkları Üzerinden Mimarlık Okumaları” adlı yapıt olmuştu. Onu, Uğur Tanyeli’nin kaleme aldığı “İstanbul 1900-2000 – Konutu ve Modernleşmeyi Metropolden Okumak”, Faruk Ulay’ın “Sürekli Bir Yenilginin Gölgesinde – Grafik Tasarım Manifestosu”, Celal Üster’in derlediği tasarım üstüne 600’ü aşkın özdeyişten oluşan “Tasarımın Özüsözü” ve “Tereddüd ve Tekerrür – Mimarlık ve Kent Üzerine Metinler 1873-1960” takip etti.
Şimdi, 2010 Şubat’ından itibaren “Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş: İstanbul’u Resmetmek” de, Akın Nalça Kitapları’nın altıncısı olarak kitapçılardaki ve kitaplıklardaki özel yerini almaya başladı.
'Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş'
No comments:
Post a Comment